Bir 'Zen' hikayesi


Bir Zen ustası resim yapıyordu. Ve baş müridini yanına oturtup, resim mükemmel olduğunda kendisine söylemesini istedi. Mürit endişeliydi ve usta da endişeliydi. Çünkü mürit ustasının mükemmel olmayan bir şey yaptığını hiç görmemişti. Ancak o gün her şey ters gitmeye başladı.

Usta çabaladı ve çabaladıkça daha da kötü oldu.Japonya'da ya da Çin'de hat sanatı, pirinç kağıdı üzerinde yapılır. Çok hassas, çok narin, bir çeşit kağıdın üzerinde. Eğer bir an kararsız kalırsan hemen anlaşılır. Yüzyıllar boyunca hat sanatçısının ne zaman kararsızlığa düştüğü her zaman anlaşılmıştır. Çünkü mürekkep pirinç kağıdına yayılır ve yazıyı bozar. Pirinç kağıt üzerinde aldatmak çok zordur. Akıcı olman gerekir. Asla kararsız kalamazsın. Bir an için bile durduğun an, kararsız kaldığın an, yapacak bir şey yoktur. Kaçırdın. Çoktan kaçırdın. Keskin göze sahip olan biri hemen, "Bu bir Zen resmi değil" der. Çünkü Zen resminin anlık ve akıcı olması gerekir.Usta çabaladı ve çabalamaya devam ettikçe terledi. Yanındaki müridi oturmuş, başını olumsuzca sallıyor; hayır bu mükemmel olmadı diyordu. Bunun sonucunda usta giderek daha fazla hata yapıyordu.Mürekkep bitmek üzereydi. O yüzden usta müridini yeni mürekkep hazırlamaya yolladı. Mürit dışarıda mürekkebi hazırlarken, usta sanat eserini yarattı. Mürit geri döndüğü zaman, "Usta, ama bu mükemmel! Ne oldu?" diye sordu. Usta güldü. "Bir şeyin farkına vardım. Senin varlığın, birinin takdiri ya da olumsuz eleştiri getirmesi fikri,evet ya da hayır deme durumu, benim iç dinginliğimi rahatsız etti. Artık bir daha asla rahatsız olmayacağım. Daha öncekilerin mükemmel olmamasının tek nedeninin, onları mükemmel yapmaya çalışmam olduğunu anladım."Bir şeyi mükemmel yapmaya çalışırsan mükemmel olmadan kalır. Doğal olarak yap, her zaman mükemmel olur. Doğa mükemmeldir. Çaba ise mükemmel değildir. O yüzden ne zaman bir şeyi aşırı yapıyorsan, onu yok ediyorsun. Bu nedenle, normalde herkes çok güzel konuşur. Herkes konuşmacıdır. İnsanlar sürekli konuşur. Ama onları bir sahneye çıkartıp, bir kalabalığa hitap etmelerini söyleyin, birden aptallaşırlar. Birden her şeyi unuturlar. Ağızlarından tek bir kelime bile çıkmaz. Konuşmaya çalışsalar bile asil olmaz. Çünkü doğal değildir. Akıcı değildir. Ne oldu? Bu adamın dostlarıyla, eşiyle, çocuklarıyla, çok güzel konuştuğunu biliyorsun. Bunlar da insan; aynı insanlar. Neden korkuyorsun? Çünkü benlik bilincin devreye girdi. Artık egon söz konusu. Sahnede bir performans göstermeye çalışıyorsun.

Bunu iyi dinle: Ne zaman bir şey sergilemeye çalışırsan, egon için gıda arıyorsun. Ne zaman doğal olup, olayları akışına bıraksan, hepsi mükemmel oluyor ve bir sorun çıkmıyor. Doğal olduğun zaman, olayları akışına bıraktığında, Tanrı arkandadır. Ne zaman korkuyorsan, titriyorsan, bir şeyleri ispat etmeye çalışıyorsan, Tanrı'yı kaybedersin. Korkunda onu unutmuşsundur. Etrafındaki insanlara bakarken, kendi kaynağını unutmuşsundur. Benlik bilinci bir zayıflığa dönüşür. Benlik bilinci olmayan bir insan güçlüdür. Ancak bu gücünün kendisiyle bir ilgisi yoktur. O, öteden gelir. Benlik bilincine dikkat ettiğin zaman başın derttedir. Benlik bilincine sahip olduğun zaman, aslında kim olduğunu bilmediğinin emarelerini gösteriyorsun. Kendi benlik bilincin daha henüz yuvana ulaşmadığına işaret ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder