Yıllarımı duygusallıktan uzak ve bağlanmaktan korkan erkeklere aşık olarak tükettim, ilişkilerim acı doluydu. Evlenmek istiyordum. Radikal bir değişikliğe gitmem gerektiğinin farkındaydım.
Bir gün dua etmeye karar verdim. "Tanrım, doğru birini nasıl bulacağımı bilmiyorum. Yalvarırım, kutsal sevgilimi benim için sen seç ve ikimizi de bu birlikteliğe hazırla. Ve Tanrım, onu benim için seçenin sen olduğunu anlayabilmem için de bana mavi bir gülle gelmesini sağla."
Beş ay boyunca her gün kutsal sevgilimin bana o gün geleceği umuduyla yaşadım. Hep o günün doğru gün olduğunu düşündüm.
Her gün kontrolü elimden biraz daha bıraktım ve beni seven Tanrıya kendimi biraz daha açtım. Her gün etrafta mavi bir gül aradım.
Beni kullandığını düşündüğüm son erkek arkadaşımı terk ettikten on iki gün sonra Alan Cohen'in konuşma yaptığı bir iletişim ağının yemeğine katıldım,
Cohen, insanları etkimiz altına alabilme gücümüzden söz etti. Bu beni öyle etkiledi ki, katılımcıları bu tür bir egzersiz yapmaya davet ettiğinde hiç düşünmeden atladım. O anda yüzden fazla insan bir partner bulabilmek için birbirine karıştı.
Herkes sessizdi. Genç ve mavi gözlü bir adam karşımda durdu. El ele tutuştuk ve birbirimizin gözlerine bakmaya başladık. Egzersiz gereğince, "Beni etkin altına alabilir misin?" diye sordum. Birkaç dakika boyunca sessizce bana koşulsuz sevgi verdi. Sonra o bana "Beni etkin altına alabilir misin?" diye sordu ve ben de ona sevgi verdim. Birbirimize başka hiçbir şey söylemedik.
Egzersiz bitti ve yerlerimize oturduk. Şaşkınlık içindeydim. Birkaç dakika sonra genç adam yanıma geldi ve kendini tanıttı. Adının David Rose (Rose Türkçe'de “gül” anlamına gelmektedir) olduğunu söyledi. O anda Tanrının bana mavi gözlü gülümü gönderdiğim anladım.
Bir yıl sonra da evlendik.
Brenda Rose
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder