Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış.
Ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları.
Her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana
atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini
bilirlermiş o koca aslanları. Gerçi bir iki sıyrık alırlarmış; ama yine de
boyun eğmezlermiş aslanların bu zorbalığına. Gün geçtikçe aslanları almış bir
kaygı. Tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar
aslanlar.
Gitgide güçten düşmüşler. Eee, aslan bu, hiç fareyle doyar mı?
- Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor, demiş
aslanlardan birisi.
- Evet, diye tasdik etmiş diğerleri. Nereye gideriz diye düşünürlerken
‘bir dakika’ diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes dönüp
bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi
olan Topal Aslan’mış söze atılan.
İnanmamış kimse ona ama haydi bir şans verelim diye düşünmüşler.
O da almış yanına bir iki aslan, gitmiş öküzlerin yanına.
Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamış. Öküzlerin lideri olan Boz
Öküz başta olmak üzere beş iri kıyım öküz yaklaşmış onlara. Sormuşlar ne istediklerini.
Topal aslan başlamış konuşmaya. Bir yandan da Boz Öküz’ün sivri ve kocaman
boynuzlarına bakıp ürperiyormuş.
- Saygıdeğer öküz efendiler, diye başlamış lafa. Bugün
buraya sizden
özür dilemek için geldik. Biliyorum sizleri çok defa
incittik, kim bilir kaçınızda su pençemin izi vardır. Ama inanınız bunların hiç
birini isteyerek yapmadık.
Biliniz ki biz aslanlar barışçı bir milletiz. Hele öküzlerle
hiçbir alıp vermediğimiz olamaz. Evet, size kaç defa atla saldırdık; ama niye
biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki Sarı Öküz yüzünden. Onun rengi
öyle sizinkiler gibi değil ki!
Gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu
gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz ve sürünüze
zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiç bir alıp veremediğimiz yok.
Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Bir türlü hayatınızdan
emin rahat rahat yaşayamıyorsunuz, belki geceleri bile bizim kükrememiz sizin uykunuzu
kaçırıyor. Bunların hepsi Sarı Öküz’ün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz
de barış içinde yaşayalım, demiş.
Boz Öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş.
Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı Benekli
Öküz olmaz demiş ama kimseye dinletememiş sesini. Zavallı Sarı Öküz kurban
edilmiş aslanlara. Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine. Bir
ikisini fırlatmış üstünden; ama bitkin düşmüş az sonra. Çırpınmış, haykırmış,
yardım istemiş, yalvarmış; ama yokmuş onu işiten. Diğerleri
üzülmüşler
üzülmesine; ama elden ne gelir ki! Bütün sürünün selameti
için bir öküz... Gerekliymiş bu kavganın sona ermesi için.
Gerçekten de günlerce sürüye hiçbir saldıran olmamış. Huzur
içinde
geçer olmuş günleri; ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder
ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra... Acıktık, demişler Topal Aslan’a
daha
birkaç hafta bile geçmemişken. O da yine almış yanına bir
kaçını, bir defa daha gitmiş Boz Öküz’ün yanına.
- Selam, diye girmiş söze. Gördünüz ya biz aslanlar ne denli
uysal bir
milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak
isterim. Siz de huzur
içindesiniz, biz de. Ne mutlu. Yalnız buraya bunları
söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var.
- Nedir? demiş Boz Öküz merakla...
- Şu sizin Uzun Kuyruk, demiş Topal Aslan. Öyle uzun bir
kuyruğu
var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğunu salladıkça
bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için
kendimizi zor tutuyoruz. Hâlbuki siz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden
korkarım hepiniz zarar göreceksiniz.
Gelin verin onu bize bu konuyu burada kapatalım. Eskisi gibi
barış ve
sevgi içinde iki taraf da hayatını sürdürsün.
Boz Öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine
sadece Benekli Öküz olmuş karşı çıkan.
Hepsi de verelim gitsin demişler. İstişare daha da kısa
sürmüş bu defa.
Dışlamışlar Uzun Kuyruk’u sürüden. Saatler sürmüş zavallının
çırpınışları;
ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da
semirmiş
aslanlar. Alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen
gün daha da
zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler. Aslanlar küstahlaştıkça
küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış.
‘Verin bize şu öküzü yoksa karışmayız’ demeye başlamışlar
sadece. Zavallı öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer
can veriyorlarmış aslanların pençesinde. Boz Öküz de aralarında olmak üzere
birkaçı kalmış en sona.
Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı,
oysa ne kadar da güçlüydük? diye sormuş biri Boz Öküz’e.
‘Biz’ demiş Boz Öküz gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla
titreyerek.
‘Sarı Öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi...’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder