Düşünmek Sorunlarımızı Çözer mi? J.Krishnamurti


Düşünce sorunlarımızı ortadan kaldırabilir mi? Düşünce, laboratuvarda veya kara tahtada olmadığı sürece, daima kendini koruyan, kendini devam ettiren ve şartlandırılmış bir şey değil midir? Eylemleri benmerkezci değil midir? Ve bu özelliklere sahip olan düşünce, düşüncenin kendisinin yarat­mış olduğu sorunlardan herhangi birine çözüm getirebilir mi? Sorunları yaratmış olan zihin, kendi yarattığı şeylere çö­züm getirebilir mi?

Düşünmek bir tepkidir şüphesiz. Size bir soru sorarsam, ona cevap verirsiniz -hatırladıklarınıza, önyargılarınıza, ye­tiştirilme tarzınıza, iklime, şartlandırılma biçiminize uygun olarak cevap verirsiniz; buna göre yanıt verir, buna göre dü­şünürsünüz. Bu arka planın merkezi, eylem sürecindeki "ben"dir. Arka plan anlaşılmadığı, düşünce süreci, sorunu yaratan benlik anlaşılmadığı ve sona erdirilmediği sürece ça­tışma yaşamaya mecburuz, hem içimizde hem dış dünyada, düşüncelerde, duygularda ve hareketlerde. Hiçbir çözüm, ne kadar akıllıca olursa olsun, ne kadar iyi düşünülmüş olursa olsun, insanla insan arasındaki, sizinle benim aramdaki çatış­mayı sona erdiremez. Bunun farkına varınca, düşüncenin na­sıl ve nereden ortaya çıktığının bilincine varınca, o zaman so­rarız; "Düşüncenin son bulması mümkün müdür?"


Sorunlardan biri de bu, değil mi? Düşünce, sorunlarımızı çözebilir mi? Sorunu düşününce çözmüş mü oldunuz? Her­hangi tür bir problem -ekonomik, sosyal, dini- hiç düşüne­rek çözülebilmiş midir gerçekten? Günlük hayatınızda, bir sorunu ne kadar çok düşünürseniz, sorun o kadar karmaşık, ikircikli ve belirsiz bir hal alır. Günlük yaşamımızda durum böyle değil midir? Sorunun belli açıları üzerine düşünürken başka birisinin bakış açısını daha net olarak görebilirsiniz ama düşünce, sorunun bütününü göremez - onu sadece kıs­men görebilir ve kısmi bir cevap tam bir cevap değildir, dolayısıyla bir çözüm de değildir.

Bir sorun üzerine ne kadar çok düşünürsek, onu ne kadar çok araştırır, çözümler ve tartışırsak o kadar karmaşık bir hal alır. Öyleyse soruna kapsamlıca, tümüyle bakmak mümkün müdür? Bu nasıl mümkündür? Çünkü bana öyle geliyor ki bizim için en büyük zorluk bu. Sorunlarımız katlanıyor - her an savaş çıkma tehlikesi var, ilişkilerimizde türlü sıkıntılar var; bütün bunları kapsamlı bir şekilde, bir bütün olarak na­sıl anlayabiliriz? Sorunumuz ancak ona bir bütün olarak ba­kabildiğimiz zaman çözülebilir; kompartımanlara ayrılmış, bölünmüş şekilde değil. Bu ne zaman mümkündür?

Ancak kaynağı "ben"in, benliğin, geleneğin, şartlanmanın, önyargı­nın, umudun, çaresizliğin oluşturduğu arka planda olan dü­şünme süreci sona erdiğinde şüphesiz. Bu benliği; çözümle- yerek değil, olduğu gibi görerek; onun bir teori olarak değil, bir gerçek olarak farkına vararak; bir sonuç elde etmek için onu yok etmeye çalışarak değil -devamlı hareket halinde olan benliğin yani "ben"in- eylemlerini görerek anlayabilir miyiz? Yok edecek ya da cesaretlendirecek hiçbir harekette bulunmadan ona sadece bakabilir miyiz? Sorun da bu, öyle değil mi? "Ben"in merkezi güç, makam, yetki, devamlılık ve kendini koruma arzusuyla beraber, hiç birimizde bulunmadı­ğında, sorunlarımız sona erecektir hiç şüphesiz!

Benlik, düşüncenin çözemeyeceği bir sorundur. Düşün­ceyle bağlantısı olmayan bir farkındalık olmalıdır. Benliğin faaliyetlerinin, kınamadan ve haklı göstermeden, farkında ol­mak -sadece farkında olmak- yeterlidir. Sorunun nasıl çözü­lebileceğini öğrenmek için, onu değiştirmek için, bir sonuç el­de etmek için farkındaysanız, bu yine benlik, yani "ben" de­nen alanın dahilindedir. İster çözümleme yoluyla olsun, ister farkındalık, ister her düşüncenin devamlı incelenmesi, bir so­nuç elde etmeye çalıştığımız sürece hâlâ düşüncenin alanı içindeyiz demektir; o da "ben"in, egonun -ya da her no mi veriyorsanız onun- alanı içindedir.

Zihin faaliyette olduğu sürece sevgi diye bir şey olamaz ona şüphe yok. Sevgi olduğu zaman hiçbir sosyal problemimiz olmayacak. Ama sevgi edinilecek bir şey değildir. Zihin onu edinmeye çalışabilir, tıpkı yeni bir düşünce biçimi gibi..
Zihin açgözlülükten kurtulmaya çalıştığı sürece açgözlü olmaya devam edecektir, değil mi? Benzer şekilde, zihin içinde sevginin barındığı bir durumda olmayı dilediği, arzu ettiği ve denediği sürece o durumdan uzaklaşmış olur, değil mi?

Bu sorunu, yaşamak denen bu karmaşık sorunu görmek, düşünme sürecimizin bilincinde olmak ve aslında hiçbir ye­re varmadığının farkına varmak... Bunların derinlemesine farkına vardığımız zaman bireysel veya kolektif olmayan bir zekâ hali söz konusu olur şüphesiz. O zaman bireyin top­lumla, cemaatle, gerçeklikle olan ilişkisi meselesi sona erer; çünkü o zaman sadece zekâ vardır, ki zekâ ne kişiseldir ne de kişisel olmayandır. Bence yalnızca bu zekâ çok büyük olan sorunlarımızı çözebilir. Bu zekâ bir sonuç olamaz; an­cak bütün bu düşünce sürecini anladığımız zaman ortaya çı­kar; sadece bilinç düzeyinde değil bilincin daha derin gizli katmanlarında da.

Bu sorunların herhangi birini anlamak için çok sessiz, çok dingin bir zihne sahip olmalıyız ki araya giren fikirler veya teoriler, dikkat dağıtan unsurlar olmadan soruna bakabile­lim. Karşı karşıya olduğumuz zorluklardan birisi de bu -çün­kü düşünce dikkat dağıtan bir unsur haline gelmiş durumda. Bir şeyi anlamak, ona bakmak istediğim zaman hakkında dü­şünmeme gerek yoktur- ona bakarım sadece. Hakkında dü­şünmeye, fikir yürütmeye, düşünce sahibi olmaya başladı­ğım an zaten dikkatim dağılmış bir haldeyim ve anlamak is­tediğim şeyden uzağa bakıyorum demektir. Dolayısıyla bir sorununuz olduğu zaman düşünce -burada düşünceden ka­sıt bir fikir, kanı, hüküm, karşılaştırmadır? dikkat dağıtan ve bakmamıza, dolayısıyla da sorunu anlayıp çözmemize engel olan bir unsura dönüşür.

Maalesef çoğumuz için düşünce çok önıemli bir hal almış durumda. "Düşünmeden nasıl varolabi­lirim, yaşayabilirim? Bomboş bir zihinim nasıl olabilir?" di­yorsunuz. Bomboş bir zihne sahip olmak sersemlemiş, aptallaşmış vs. bir halde olmaktır, içgüdüsel tepkiniz de bunu red­detmektir. Ama dingin, kendi düşünceleri tarafından dikkati dağıtılmamış, açık bir zihin soruna doğrudan ve kolaylıkla bakabilir. Sorunlarımıza dikkatimiz hiçbir şekilde dağılma­dan bakabilme kapasitesi, tek çözümdür. Bunun için sessiz,sakin bir zihin şarttır.

Böyle bir zihin bir sonuç değildir; bir uygulamanın,meditasyonun veya kontrolün ürünü değildir. Hiçbir disiplin, zor­lama veya yüceltmenin sayesinde veya "ben"in ve düşünce­nin herhangi bir çabası sonucu ortaya çıkmaz; düşünme de­nen süreci anladığım zaman, bir gerçeği, dikkatim dağılma­dan görebildiğim zaman ortaya çıkar. Gerçekten dingin olan bir zihnin o huzurlu halinde sevgi mevcuttur. Ve bütün insa­ni sorunlarımızı çözebilecek tek şey sevgidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder